18 Şubat 2016 Perşembe

ah be kırkdokuz nokta kırkyedi




çok üzgünüm..çok üzgünüz. 10 ekim de böyle idi.
 çaresizlik..ölenlerin ardından yaşadığın için utanmak..

neler olup bitiyor farkında mısın?
köşedeki pideci,çarşı içindeki çorapçı, kızılay'daki simitçi,
otoparkçı kibar genç,ud çalan doktor,içli köfte yapan 
mardinli teyze farkında mısın olan bitenin?
ne dolaplar dönüyor farkında mısın ter kokan taksici, çay 
servisi yapan temizlik hastası ayşegül,
hemşire,öğretmen,şarkıcı türkücü gazeteci sen 
anladın mı ne değişti 7 haziran'dan sonra? 

sor çiçeğe o farkında..

bahçelievler'de inci adında siyah beyaz kedi var esnaf 
kedisi tatlı mı tatlı ona sor o anlamış olanı biteni..

kışın bile yok edemediğimiz karınca var ya bizim salonda 
yerde gezinen işte o karınca da  ne için bunlar oluyor 
farkında.. peki ya sen kardeşim? 



dünyanın en tuhaf mahluku

akrep gibisin kardeşim, 
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. 
serçe gibisin kardeşim, 
serçenin telaşı içindesin. 
midye gibisin kardeşim, 
midye gibi kapalı, rahat. 
ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. 
bir değil, 
beş değil, 
yüz milyonlarlasın maalesef. 
koyun gibisin kardeşim, 
gocuklu celep kaldırınca sopasını 
sürüye katılıverirsin hemen 
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. 
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, 
hani şu derya içre olup 
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf. 
ve bu dünyada, bu zulüm 
senin sayende. 
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer 
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak 
kabahat senin, 
— demeğe de dilim varmıyor ama — 
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! 

1947 nazım hikmet








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder